19 Aralık 2013 Perşembe

BİR UNFOLLOW ÖYKÜSÜ

Arada sırada twitter hesabımdan beni kimlerin unfollow ettiğini kontrol ederim. Dün gece yine rutin kontrolümü yaparken şok bir şeyle karşılaştım. Sarı beni unfollow etmiş. 


Yaklaşık bir buçuk seneden beri arkadaşız, sık sık görüşmeyiz ama birbirimizi severiz, ya da ben öyle sanıyormuşum. 
Hep sevgilisi olur, hiç boş gezmez. Herkesi delice sever, bütün sevgilileri için ölür biter. 
Kocaman bir götü var, onu eriticem diye her pazartesi diyete başlar salı bozar.
Her gay gibi psikolojisi bozuk. 

Bir gün hiç unutmam bana kalmaya geldi ilk kez. Nasıl moralim bozuk, yine kim bilir kim beni üzdü. "Hiç gerçek dostum yok gibi hissediyorum" dedim. Bana şöyle ters ters baktı. Aha geliyo tokat dedim. "Ben varım ya salak" dedi. Tuttu bana sarıldı, o an ona inanmak istedim ama gerçek olmadığını hep bildim. 

Ve yanılmadım, sanırım o son görüşmemizdi. 

- Aradan üç ay falan geçti, şimdi yeni sevgilisi var.  - 

Twitter, facebook, instagram hepsinden engelleyip silmiş. Hiç bir nedeni de yok, kimseye arkasından konuşmadım, ters bir şey yapmadım. İnsanları anlamak gerçekten çok güç. 

Yine hep aynı yere geliyorum. Net olun. Net olalım. Net olmalıyız. Anı kurtarıcam diye yalanlar söylemediğimiz bir dünya inanın daha güzel olacak. Ne hissediyorsak o. Gerçek dostum gibi hissetmiyorsan öyle olduğunu söyleme. Sevmiyorsan seviyorum deme. 

İyi ki silmiş, net olmuş. Ama keşke bana da söyleseydi şöyle şöyle sebeplerden ötürü siliyorum diye. Ama üzülmedim bile. 

Hem muhabbeti kötüydü, hem de götü büyüktü. 




17 Aralık 2013 Salı

ESKİ SEVGİLİNİN YENİ SEVGİLİSİNİN OLMASI

Romeoda biraz bakındıktan, gelen bir kaç salak mesaja cevap verdikten sonra "ona" bakmak geldi aklıma. En son on gün önce falan bakmıştım ve bir kaç gündür girmediğini görüp panıklemiştim. Neden paniklediysem. 

Adını yazdım ve entera bastım. Bir daha bastım, bir daha bir daha.... Çıkmadı. Profilini silmişti.
Eski sevgilim, beni romeoya girmek istiyorum diyerek terk eden eski sevgilim, iki ay olmadan profilini silmişti. Aklıma gelen ilk ve tek ihtimal birini bulmuş olmasıydı.

Gece kendimi zor tuttum ve sabah ona mesaj attım. 

y.b.g- birisi mi var hayatında 
e.s - bunları konuşmasak?
y.b.g - evet ya da hayır der misin lütfen?
e.s - evet 

Sanırım bu mesajlardan sonra ne hissettiğimi merak ediyorsunuz. Ben de merak ediyorum açıkçası. Hiç bir şey hissetmedim. Kendime tokat attım, elimi ısırdım ama gerçekten hiç bir şey hissetmedim. 
Sadece neden ben değil de bir başkası diye düşündüm. Madem biri ile ilişkin olacak, madem tekrar ilişki istiyorsun neden ben değil dedim. Ama sonra saçmalama dedim. 

Yenilmiş gibi hissediyorum kendimi, bir iş almış ve o işi becerememiş gibi hissediyorum. Halbuki cevap o kadar açık ve net ki. Adam beni sevmiyor, sevmiyor, sevmiyor....

Biraz daha konuştuk, ona aldığım hediye bardakları bana geri vermeyi teklif etti bir milyonuncu kez. Evet demek zorunda kaldım. Gece evin oraya getirdi. 

Ona baktım... Mutsuz gibi görünmeye çalışıyordu ama gözlerinden mutlu olduğunu anlayabiliyordum. Hakkını helal et türevi cümleler söylerken yine gözünden bir damla yaş aşağı sallandı. Umursamadım. Bardakları aldım bir kaç dakika öylece durduk. 

"Gideyim mi ben artık" dedi. 
"Gittin zaten, git" dedim. 

Eve doğru yürürken bardakları ilk çöp kutusuna fırlattım, bitti o artık, gitti, gerçekten.

BU DA BU YAZININ ŞARKISI OLSUN O ZAMAN. 


4 Aralık 2013 Çarşamba

İLK BULUŞMALAR VE TİPLER

O kadar çok ilk buluşma yaşadım ki, artık hatırlamıyorum bile insanları. Her biri farklı karakterde, her biri farklı tipte birbirinden saçma insanlar. Kimisinden hoşlandım onlar benden hoşlanmadı. Kiminin yanından annem arıyor gibi saçma sapan yalanlar uydurarak kaçtım, kiminde bayılma numarası yaptım!

Bu buluşmalarda karşılaştığım tiplerden bazılarını sizlerle de paylaşmak istedim. Eminim bu tipler her yerde ve sizinde karşınıza çıkıyor.





SÜREKLİ KENDİNDEN BAHSEDENLER

Buluştuğunuzdan ayrılana kadar sürekli kendilerini anlatırlar. Hatta biraz daha ileriye gidip annesinden teyzesinden hatta onların komşularından bile bahsederler. Arada bir durup "sen neden hiç konuşmuyorsun" derler ama ağzını açar açmaz lafınızı kesip yine kız kardeşinin üniversitedeki sevgilisini anlatmaya devam ederler.

Son yaşadığım buluşmalardan birinde adam karşıdan gelirken kaçıp gitmek istedim. Boyu benden bile kısaydı. Şekilcilik yapmak istemem ama zaten ben 170 olduğum için daha kısasını mümkünse üretmesinler.

Cihangir'in zengin kafelerinden birine oturduk ve bu kendine bir tost söyledi. Menüden fiyatına baktım karşısında 18 tl yazıyordu. Bu bir şaka olmalı diyorum sürekli, bir tosta 18 lira veren bir keriz var şuan karşımda. Zaten hep söylerim zenginler aptal olurlar diye. Ben sadece kahve söyledim.

Son zamanlarda nedense kahve içiyorum sürekli, tek içimlik bütün çeşitleri denedim neredeyse. Fındıklı çikolatalı, action  falan filan.

Nerden konu açıldı bilmiyorum ama adam yemek blogu yazıyormuş, yurtdışında eğitim almış, bir sürü takipçisi varmış, instagram hesabı yemek hesabına dönmüş, kişisel bir hesap açması gerekiyormuş. Ataşehir'deki kocaman evinden Nişantaşı'nda ki küçük bir eve geçmek onun için çok zor olmuş. Annesi ve teyzesi tablet savaşı yapmışlar. Üç tane evleri varmış. Bütün her yerden davetiye geliyormuş, işi çok mükemmelmiş, yazarken şiştim valla. Bir de iki saat bunları dinlediğinizi düşünün. İyi dayanmışım şimdi farkediyorum da.

Kalkalım mı artık demesem daha anlatacak. Kalktık, otobüse kadar anlatmaya devam etti. Teşekkür ederim dedim, onu sonsuza kadar arkamda bıraktığımı düşünerek otobüse bindim. Hareket edeli bir dakika bile olmamıştı ki telefonuma bir mesaj geldi. "El sallayaydın iyiydi"

Cevap vermedim. Vermeyeceğim de.